BERGAMA

                 BERGAMA

Helenlerden çok önce Batı Anadolu'da Pelasglar ve Luvi halkı yaşardı. O zaman Bergama'nın adı Parg-a-uma idi. Perg, Arapçada “burç” anlamına gelir, kale demektir. Uma ise, “halk” demektir. Pergamon adı ise, Helenleşmenin başlamasıyla dönüşen bir kelimedir. Bugün, Bergama adı aslında ilk kullanılışı olan Pargauma'ya daha çok benzer. Deriye yazı yazmayı bulan Bergama Krallığı papirüsten sonra daha kullanışlı bir kâğıt bulmuştu, buna "Bergama Kâğıdı" anlamına gelen parşömen adını verdiler. Antik metinlerde Pergamon ya da Pergamonos olarak geçen kentin adı, Anadolu’da çok eski dönemlerden beri bilinen bir dilden gelir ve ‘Kale’ anlamına gelmektedir.

Kale Dağı’nın tepesindeki Antik Pergamon yerleşimi dışında Bakırçay Ovası’na dağılmış olan pek çok höyük bulunmaktadır. Bu höyüklerde yapılan araştırmalar ışığında kentin iskân tarihinin Eski Tunç Çağı’na (M.Ö. 3000) kadar gittiği anlaşılmıştır.
Homeros; Teuthrania Bölgesi’nde yaşayan ve Ketiler adı verilen bazı boyların, Troy Savaşları’na karışmış olduklarından söz etmektedir (
İlyada ve Odysseia). Bu konuda araştırma yapan bazı bilim adamları, bu halkın Mısır anıtlarında ‘Kheta’ diye anılan Hititler olabileceğini söylemişlerdir. Ancak Pergamon, o dönemde Hititlerin batıdaki en uç yerleşimlerinden biri olsa bile, buralarda yaşayan halk, göçebe Thrako- Phryg kavimleriyle ve Yunanistan’dan Kuzeybatı Anadolu’ya gelen Aioller ile karıştırılmış olmalıdırlar.
Pergamon Tepesi’ndeki Akropol’de ilk yerleşim izleri M.Ö. 7-6. yüzyıla kadar gitmektedir. Pausanias; Bergama’nın Andromaque’nin oğlu kahraman Pergamus tarafından kurulduğunu söyler. Başka bir kaynakta ise Pergamon’un efsanevi kurucusu olarak Herakles’in oğlu Telephos gösterilmektedir.

Antik metinlerde Pergamon adı ilk defa Ksenophon’un ‘Onbinlerin Dönüşü’ adlı eserinde geçmektedir.
M.Ö. 301 yılında Pergamon yöresini ele geçiren Makedonyalı Komutan Lysimachos krallığını ilan etmiş ve ganimetini Kale’de tutması için Philetairos adlı subayı görevlendirmiştir. M.Ö. 282 yılında isyan çıkaran Philetairos yönetime el koymuş ve yaklaşık 150 yıl sürecek olan Bergama Krallığı’nın temelleri atılmıştır. 
Bergama sahip olduğu, zengin tarihi ve kültürel değerleriyle insanlığın çok değerli hazinelerindendir. İlçe merkez ve çevresinde Arkaik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait önemli ziyaret yerleri vardır. Bergama denildiği zaman, öncelikle Akropolis, Asklepeion, Kızıl Avlu, Kleopatra Güzellik Ilıcası ve Kozak Yaylası akla gelir.

Bergama Antik Çağ’dan beri pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış, pek çok tarihi ve kültürel değere sahip bir yerleşimdir. Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesi olan Bergama Müzesi, günümüzde en çok bilinen ve ziyaret edilen müzeler arasındadır.

UNESCO süreci ve Dünya Kültür Mirası listesine alınmasıyla birlikte Bergama’ya gelen turist sayısında ve turistlerin kalış süresinde artışlar olmaktadır.
Bergama tarihi, kültürel değerler mozaiğinin yanında zengin doğal güzelliklere de sahiptir. İlçenin tarihi ve turistik yerleriyle iç içe zengin jeotermal kaynakları bulunmaktadır.

Bergama Asklepionu'nda bu sular pek çok kişinin tedavi edilmesinde kullanılmıştır.